Korkular; Ayrılma Korkusu..

Herkesin kucağına giden, hiç tanımadıklarına bile gülücükler dağıtmaktan çekinmeyen minik bebeğiniz 1 yaşa yaklaşırken birdenbire yabancıları yadırgamaya başlayabilir. Özellikle 1-2 yaş arası bu yadırgamaların dozu artar, ufaklık dizinizin dibinden ayrılmaya direnir. Siz evden çıkarken kıyametler kopar, tuvalete girdiğinizde bile kapıda bekler. Her an sanki onu terk edip gidecekmişiniz gibi bir güvensizlik içindedir.
Ama neden.. Siz onu bu kadar severken, üstelik de sevginizi her fırsatta gösterirken, bu korku da nereden çıktı şimdi..
Miniğinizin anne bağımlılığı yorucu hatta zaman zaman tahammül edilemez hale gelse de unutmayın;  bu korkunun günyüzüne çıkması bebeğinizin büyüdüğünün bir kanıtı, birçok çocukta görülen normal bir süreçten bahsediyoruz. Görünen o ki ufaklık hayatının ilk sınavlarından birini, bağlanma sınavını başarıyla geçti. Şimdi ikinci sınav bu bağlılığı bir bağımlılığa dönüştürmemek. Adım adım neler yapabileceğimize bir bakalım..

 -Çocukları Kandırmayın
Ayrılık korkusunu çok şiddetli yaşayan çocuklarda anne babaların hep aynı hatayı yaptığını görüyorum. O da çocuğu kandırmak. İşe gideceksiniz. Çocuğunuzu anneanne ya da bakıcıyla odasına oyuncak almaya yollayıp da evden sessizce çıkmayın. Odasından dönen çocuk sizi bulamayınca husursuz olur. Bu durumun sürekli tekrarlanması halinde miniğinizin korkusu büyür, sürekli sizi gözü önünde tutmak ister, bir kuyruk gibi size yapışır. Neden? Çünkü deneyimleri ona annesinin bir anda "puff" ortadan kaybolabileceğini öğretti.
"Anneyi kaybetmek istemiyorsan yanından bir an bile ayrılma!"
Bir diğer hata da evden uzakta kalacağınız zamanla ilgili yalan söylemek. Sana şeker almak için bakkala gidip geliyorum deyip de akşam karanlığında eve dönen bir anne (elinde şeker olsa bile) küçük bir çocuk için bile hiç de güven verici değildir emin olun. 
O zaman ne yapmalı..
Öncelikle dürüst olarak işe başlayalım. İşe gidecekseniz bunu ufaklığa anladığı dilden anlatın. Küçük bir çocuğa "Ama çalışmazsam nasıl geçiniriz,faturalarımızı nasıl öderiz" demekle "abaneminobadisatakama" demek arasında hiçbir fark yok. Her ikisini de anlamaz.

İlk bakışta "Çalışmazsam sana nasıl şeker alırım" daha mantıklı ve anlaşılabilir bir bahane olarak gelebilir gözünüze. Peki akıl küpü miniğiniz "Ben şeker istemiyorum, çalışma" derse ne yapacaksınız? O zaman bu da olmadı.  "Patronum kızar, beni döver, ev sahibi bizi işten atar, sokakta kalırız, köpekler bizi yer.." (burada kendi yaratıcılığımı konuşturduğumu düşünmeyin, bunlar yaratıcılıklarına tanık olduğum anne babaların ifadeleri)  gibi başka yalanlara başvurmak yerine gelin dürüst olmayı bir deneyelim.

"Ben işe gidiyorum tatlım. Çalışacağım. Sen şimdi anneannenle evde kalacaksın. Beraber kahvaltı edin, parka gidin, oyun oynayın. Güneş gidip, hava karanlık olduğunda ben eve döneceğim."

Zaman konusu da hassas. Akşam 8'de gelirim derseniz, miniğiniz tahminen 30-40 kere saat 8 oldu mu diye soracaktır. Onların anlayabilecekleri şekilde anlatın zamanı. "Akşam yemeğini yemeden önce, parktan/kreşten eve döndüğünde, güneş gittiğinde, yıldızlar çıktığında,sen öğle uykundan uyandığında" bunları anlamaları daha kolay olur.

-Ayrılık Anı Uzatılmamalı


Siz dürüst olsanız da ayrılıklar ufaklıklar için belirsizlikler içerir. O nedenle huysuzlanmaları hatta ağlamaları normal. Kısa ve net biçimde nereye gittiğinizi, ne zaman döneceğinizi söyledikten sonra veda sahnesini uzatmayın. Ağladıkça kucağınıza alıp "ama anlattım ya,neden böyle yapıyorsun" demeyin. Biraz sabır ve tutarlılık göstermeniz gerekiyor. Kapıda ayrılık anında, ağlarken söyledikleriniz çocuğunuzu ikna edemez ama akşam söz verdiği saatte gelen bir anne ona güven verir, unutmayın!
-Gün İçinde İletişim Ayrılık Sancısını Hafifletir

Birkaç dakikalık telefon konuşmalarından bahsediyorum. Gününün nasıl geçtiğine dair sorular soracağınız, özlediğinizi, akşamı sabırsızlıkla beklediğinizi söyleyeceğiniz, belki akşam için yatakta beraber kitap okumak ya da oyun oynamak için sözleşeceğiniz bir konuşma.

-Evde Çocukla Kalan Kişi de Anneyle Tutarlı Olmalı
Bakıcı, anneanne ya da babaanne. Gün içinde sıkıştığı anlarda "gel bak yemeğimizi yiyelim sonra annen gelecek", "ağlamadan uyursan uyandığında gelecek" gibi gerçek olmayan vaadlerde bulunuyorsa, siz istediğiniz kadar dürüst davranın, bir işe yaramaz.

En tehlikeli tuzaklardan biri de "Bak yaramazlık yaparsan ararım annen gelir" Bu tehdit bırakın çocuğu sakinleştirmeyi, istenmeyen davranışın şiddetini artırır.Çünkü çocuğun aldığı mesaj nettir; "Eğer yeterince yaramazlık yaparsam annem eve döner"
-Saklambaç ve CE,EEE
Ne alakası var şimdi dediğinizi duyar gibiyim. Ama bu iki basit oyunun, çocukların kişilerin ve eşyaların zaman zaman ortadan kaybolabileceğini ve sonra geri geleceklerini anlamaları için harika birer fırsat olduğunu hiç düşünmüş müydünüz?

-Bağımlı Olmaması İçin Miniğinize Özgürlük Tanıyın
Çocukların her yaş döneminde üstesinden gelebilecekleri ve gelemeyecekleri şeyler vardır. Bunları bilmek size ve miniğinize özgürlük alanı tanır. Artık çatalını tutup ağzına götürebiliyorsa, bırakın biraz dökerek de olsa kendisi yesin. Sizin de yükünüz hafiflemiş olur böylece. Çocuğa ne kadar "sen yapamazsın,senin yerine ben yaparım" mesajı verirseniz sizden ayrı kalmaktan o kadar fazla korkar.
-Eve Dönüş Hediyeleri

Siz evden çıkarken akşam sana çikolata getireceğim demek, o anki krizi bitirmez. Akşam eve döndüğünüzde de bebeğinizin beklediği çikolata değil sadece siz olacaksınız aslında. O yüzden bu hediye getirmelerin hergün olmasına karşıyım. Ama zaman zaman minik sürprizler ufaklığı mutlu eder, tıpkı bizler gibi:)

............

Tam üstesinden geldik derken ayrılma korkusunun hortlayacağı bir dönem de kreş dönemi olur çoğu zaman. Aslında burda korku biraz farklılaşır. İlk ayrılmada çocuk annesinden ayrılsa bile güvenli, tanıdık evindedir. Bu sefer hem yeni bir ortam hem de anne yokluğuyla baş etmek zorunda kalır. (Bu konuya "Kim Korkar Kreş'ten" de daha detaylı değinmiştim) Yine size düşen tutarlı ve güven verici olmak. Sen sınıfa git, ben burada bekliyorum deyip ortadan kaybolursanız, kreşte ikinci gününüzde daha büyük bir krizle karşılaşırsınız.
..............

Bağlılıkla bağımlılık arasında gerçekten çok ince bir çizgi var. Miniğinizi size bağlamakla, bağımlı hale getirmek de öyle. Unutmayın karşınızdaki sizin kimliğinizin, kişiliğinizin bir uzantısı değil..  Sizden farklı, ayrı bir birey..


Psikolog Irmak Gürcan Kerimoğlu
Ankara - 2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder