Evlilik Olmayabilir Ama Anne Babalık Ömür Boyu..

Kimse günün birinde, onca emek verdikten sonra, boşanmak üzere çıkmaz yola. 
Başlarken herkesin hayalleri vardır. Umutları, beklentileri benzerdir.
Ama bazen işler yolunda gitmez, ilişki yürümez. 
Çoğu çift, eğer çocukları yoksa çok daha kolay alır yolları ayırma kararını ama eğer ortada çocuk / çocuklar varsa karar vermek zorlaşır.
Eş olmanın ötesinde anne ve baba olarak cevaplanması zor sorular ortaya çıkar. 


Boşanırsak çocuğumuza ne olacak, kimle kalacak?
Bu durumdan nasıl etkilenecek?

Boşanma kararı çocuklara nasıl söylenecek?
Ayrıldıktan sonra çocuklara nasıl davranmak gerek?
Acaba her ne olursa olsun çocuk için bir arada mı kalmalı?
Yoksa bu huzursuz ortama bir son vermek en doğru seçenek mi?
Ve daha onlarcası..



Öncelikle unutmayın, hayatta her şey insanlar için.
Ne ilk sizin başınıza geliyor, ne de son siz olacaksınız.
Tatsız bir süreçten bahsediyoruz. Kaygılar, göz yaşı, acı ve krizlerin yaşanması ihtimal dahilinde. 

Zorlanacaksınız.
Herkes zorlanır.
Belki hatalar yapacaksınız.
Herkes yapar.
Bunları baştan kabullenirseniz atlatmanız daha kolay olacak.
Kendinize haddinden fazla yüklenmenin alemi de yok. 

"Bir evliliği yürütememiş olmak sizi kötü bir insan, kötü bir anne ya da baba yapmaz!"

Boşanmayla ilgili ilk ve belki de en büyük zorluk kararın kendisi aslında. Yavaş yavaş değişiyor olsa da bizim genel yapımız kol kırılsa da yen içinde tutmaktan yana. Hele bir de işin içine aileler girerse "çocuklar için" evliliğin sürdürülmesi gerektiğini duyarsınız çoğunlukla. Temelde iyi niyetli bu tavsiyeler üzerinizde daha büyük bir baskı kurabilir. O nedenle evliliğinizde yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu hissediyor, çözüm bulmakta zorlanıyorsanız, eş dost ve aileleri konuya dahil etmeden önce biraz beklemenizi tavsiye ediyorum.
Eğer evliliğinizde sorunlar yaşıyorsanız, konuşmanız gereken ilk kişi eşiniz.
Küslükler, alınganlıklar, içe atmalar sorunları çözmez, tam tersi büyütür.
Bazen çiftler arasında iletişim kopar ve oturup konuşmak, çözüme birlikte ulaşmak zorlaşır.
İşte o zaman da, bir uzman göze ihtiyacınız var.
Bu söylediklerim yanlış anlaşılmasın, danışacağınız uzman, sihirli bir değnekle tüm sorunları ortadan kaldıracak ya da tek başına evliliğinizi kurtaracak değil. Sadece sizin bir çift olarak doğru iletişim kurmanıza, kendi his ve düşüncelerinizi keşfetmenize yardımcı olacak.
Yani sonuçta evliliğinizi sürdürüp sürdürmeyeceğinize siz karar vereceksiniz.

Çocuğunuza haksızlık ettiğinize dair vicdan azabı duyuyor olabilirsiniz.
Ama..

Elinizden gelen çabayı göstermenize rağmen evlilik ilişkinizi devam ettiremiyorsanız, mutlu olamıyor, mutlu edemiyorsanız, çatınızın altında fiziki anlamda bir aradayken yaşanacak huzursuz günler, çocuğunuzun mutlu bir çocukluk yaşamasını sağlamayacak.
Siz hissettirmediğinizi zannedersiniz ama çocuklar evde bir gerginlik varsa bunu anlar.
Siz kapalı kapılar ardında duyurmadan tartışıyoruz sanırsınız ama çocuklar evde kavga yaşandığını bilir.
Siz sadece çocuğunuz için evliliğinizi sürdürüp ona iyilik yaptığınızı zannederken, kendinizi yok sayarsınız. Bu yok sayış sizi içten içe daha öfkeli, daha sabırsız bir anne ya da baba yapar. Ve bunun acısı kimden çıkar biliyor musunuz?

Çocuğunuzdan. 

Her zaman söylerim "mutlu" bir çocuk yetiştirmek için anne ve baba olarak önce sizin "mutlu" olmanız gerekiyor. 
Kararınızı verirken tüm bunları göz önünde bulundurun. 

Evliliğinizi kurtarmanın mümkün olmadığına karar verdikten sonra  çıkacağınız yol, dikkatli ve ortak adımlar atmanızı gerektiren bir yol. Yakın zamanda artık "eş" olmayacaksınız ama "anne-baba" olmaya devam edeceksiniz. Bu yüzden aynı masada oturup konuşabilecek, tartışmadan sohbet edebilecek, birlikte karar alabilecek düzeyde bir iletişimi sürdürüyor olmak gerek. 

Boşanma kararı aldıysanız, bunu ailelerinize, yakın çevrenize, arkadaşlarınıza söylemeden önce çocuklarınıza söyleyin. Çocuğunuz çevresinde fısır fısır konuşan, yüzüne bakıp iç geçiren, ah vah eden yetişkinler nedeniyle endişelenmesin.  Anne ya da babası hakkında olumsuz konuşmalara tanıklık etmesin.
Çocukları düzeni sever.
Düzenlerinin bozulması onları tedirgin eder.
En güvendiği kişilerin, yani anne baba olarak sizin bir açıklama yapmayışınız, yaşananları saklı tutma girişiminiz, sandığınız gibi çocuğunuzu sorunlardan uzak tutmaz, onu bir belirsizlik içine çeker. Belirsizlik de çocukları huzursuz eder.   


Çocuğunuza, çocuklarınıza boşanma kararınızı açıklarken, onların yaş ve gelişim özelliklerini göz önünde bulundurmanız önemli. Okul öncesi dönemdeki bir çocukla, ergenlik dönemindeki bir gencin kararınızı  yorumlayışı farklı olur. Ama temelde tüm çocuklar boşanmadan benzer sebeplerle korkar. 

-Anne ya da babasını kaybetmek/görememek 
-Anne ya da babası tarafından artık sevilmemek  

Anne/baba olarak üzerinize düşen en büyük sorunluluk çocuğunuzun bu kaygılarını azaltmak, her koşulda onun yanında olacağınızı, onu sevmekten asla vazgeçmeyeceğinizi ona anlatmak, anlatmaktan öte bunu ona kanıtlamak. 


0-2 yaş:       
Birçok kişi, bu yaş dönemindeki çocuğun çok küçük olduğu ve hiçbir şey anlamayacağını düşünür. Çocuğa açıklama yapılması gerekmez zaten yapılsa da anlamaz sanıyorsanız,
yanılıyorsunuz!

6 aylık bir bebek bile hayat düzenindeki değişiklikleri anlar.
Anne ya da babanın evden ve çocuktan uzak kalışıyla 0-2 yaş dönemi çocuklarda huzursuzluğun artması, gece uyanmalarının ve ağlamalarının çoğalması, daha önce oturmuş olan yeme ya da tuvalet alışkanlıklarının bozulması gibi durumlar yaşanabilir.

Anne ya da baba çocuğun hayatından bir anda çıkar, ilgisinde, beraber geçirdikleri zamanda ani bir azalma olursa bu tip sıkıntıların yaşanması ihtimali artar.

Ne yapmalı?

0-2 yaş arası çocuğun boşanmayla ilgili açıklamalarınızı anlaması imkansız. Karşınıza alıp konuşamazsınız. 
Bu dönemde yapabileceğiniz en önemli şey sevgi ve ilginizi her fırsatta göstermeye devam etmek. Genellikle bu yaş çocukları boşanmanın ardından anneyle kalıyor.
Babanın da uygun zamanlarda bebeğiyle vakit geçirmesi hatta boşanmanın hemen ardından hem eşler hem de çocuk bu duruma alışana kadar sık sık çocuğun yanında olması gerekiyor. 


Bu dönemden başlayarak yapılan en sık hata, çocuğun gönlünü ve sevgisini hediyelerle kazanmaya çalışmak. 
Bu durum sizin sandığınızın tam tersi bir etki yaratır.
Çocuğa eskisinden farklı, ters giden bir şeyler olduğunu hissettirebilir ve onu huzursuz edebilir. 

İlgilenmek demek, beraber kaliteli vakit geçirmektir. 
Hatta işler iyice kötüye gitmeden ve uzlaşarak bir boşanma sağlandıysa özel durumlarda anne babanın birlikte çocukla vakit geçirmeleri çocuğa güven verir.  
Eğer boşanmanız uzlaşarak olmadıysa, bir araya geldiğinizde kavga etmeye başlıyorsanız en azından bir süre bir araya gelmeye gerek yok. Bu çocuğunuzu huzursuz etmekten başka bir işe yaramaz.

3-6 yaş yani okul öncesi dönem

Bu dönemdeki bir çocuk kendisini dünyanın merkezinde görür. Çevresindeki her şey ve herkes onun istekleri ve taleplerine göre hareket etmelidir. Yaşanan her şeyin kaynağı ve sebebi odur. Yani okul öncesi çocuk yaşının gereği olarak benmerkezcidir. 
İşte tam da bu yüzden bu yaş aralığındaki çocuk anne babasının boşanma nedeni olarak da kendisini görebilir. 
“Benim yüzümden” diyebilir ve bu durumda kendisini sorgulamaya başlar. Bazı çocuklarda geri dönüşler yaşanabilir. Örneğin tuvalet alışkanlığını yıllar önce kazanmış olmasına rağmen yeniden altına kaçırmaya başlayabilir. Biberondan süt içmek isteyebilir ya da geceleri yalnız yatmamak için ağlar. 

Ne yapmalı?

İşte bu nedenle okul öncesi dönemdeki çocuğa anne ya da baba evden ayrılmadan önce kısa, net, anlaşılabilir bir açıklama yapmak gerekir. 

Anne ve baba bir arada “biz artık iyi anlaşamadığımız için aynı evde kalmayacağız ama senin anne baban olmaya devam edeceğiz, ihtiyacın olunca yanında olmak için elimizden geleni yapacağız ve seni her zamanki gibi çok seveceğiz”.
Onun hislerini anladığınızı da eklemeyi unutmayın.
“Bu durumun seni üzeceğini biliyoruz ve anlıyoruz. Haklısın ama hep beraber bu durumun üstesinden geleceğiz çünkü biz seni her zamanki gibi çok seviyoruz”. 

Uzun açıklamalar, kendinizi haklı çıkarma çabaları sadece çocuğun kafasını daha da karıştırır. Yapmayın!
Boşanma kararını iki yetişkin olarak aldınız ve kararınızın arkasında durmalısınız. Çocuğunuza bu durumu değiştirmek için bir şey yapamayacağını da hissettirmelisiniz ki çabalamasın.
Sadece açıklama yapmak ve vaadlerde bulunmak yetmez. İlginizin ve sevginizin azalmadığını, azalmayacağını kanıtlamanız da gerekiyor.
Eğer çocuk anneyle kalıyorsa baba  sadece hafta sonları değil  hafta içi de çocuğun hayatına dahil olmalı özellikle de ilk zamanlar. Bir-iki kez alıp kreşe götürmeli mesela. 

Belki evliyken böyle bir şey yapmıyordunuz, hep annesi götürüyordu ama şimdi durum değişti. 
6-11 yaş yani ilk okul dönemi

Okul öncesi dönemdeki çocuk nasıl boşanma yüzünden kendisini suçlamaya meyilliyse, okul dönemi çocuğu da sizi suçlama eğiliminde olacak! 
Genellikle çocuk taraflardan birini seçer, ya anne ya baba. Öfke, kızgınlık hatta nefret duyduğunu söyleyebilir. Görmek istemeyebilir. 
Ama unutmayın, bu buz dağının sadece görünen yüzü.
Suyun altında yani çocuğun iç dünyasında ise her şey çok farklı.
Aslında sizi çok seviyor, kaybetmekten  ve reddedilmekten korkuyor.
Eğer sizi sevmediğini söylüyor, suçluyor diye çocuğunuzdan uzaklaşırsanız aranızda gün geçtikçe uçurumlar büyür.

Ne yapmalı?

Tam tersi ne kadar hırçın olursa olsun, her fırsatta onu çok sevdiğinizi, onun hayatından asla çıkmayacağınızı, onu hiç yalnız bırakmayacağınızı hissettirmeli ve göstermelisiniz.
Üstelik bu yaş aralığındaki çocuğunuzun artık çok önemsediği bir sosyal çevresi, okulu, çok sayıda arkadaşı var.
Çoğu zaman çocuklar bu durumu çevreden gizlemeye çalışabilir. Hatta utanabilir. Bu nedenle okula uyumunda ve derslerinde sorunlar yaşamaya başlayabilir.
Kızmak yerine anlamaya çalışmalı ve destek vermelisiniz.
Çocuğunuzu artık aynı evde yaşamıyor olmak dışında hiçbir şeyin değişmeyeceğine ikna etmelisiniz.

12-18 yaş yani ergenlik dönemi

Boşanmanın sancılarının en şiddetli hissedilebileceği dönemlerden biri de bu. Çünkü çocuğunuzun zaten kendine yetecek kadar derdi var, bedeni değişiyor, sesi, hisleri değişiyor ve onun tüm bunlara uyum sağlaması gerekiyor. 
Yani zaten zor olan bir dönemde bir de boşanma işleri daha da zorlaştırabilir. 
Özellikle ergenlik çağındaki hassas kız çocukları boşanmadan daha fazla etkilenebiliyor, içe kapanabiliyor.
Erkek çocuklarında ise daha çok isyan ve öfke duyguları hakim oluyor. Bu dönemdeki çocuk artık açıklamalarınızı gerçekten sizi kastettiğiniz şekilde anlar. Zaten muhtemelen bir süredir evde yaşanan huzursuzluktan da haberdar. 

Ne yapmalı?

Size düşen, anlayışlı olmak!!
Yaşanacak krizlerde çok hassas olmalısınız. Ergenlik çağındaki çocuklar bazen anne babanın sabrını gerçekten zorlayabiliyor. Çoğu anne baba da bu anlarda “benim derdim bana yetiyor zaten, sen benim neler yaşadığımı biliyor musun”diyebiliyor.
Evet haklısınız zor günler yaşıyorsunuz, omuzlarınızda ciddi bir yük var. Ama unutmayın bu ayrılık sürecinde payı ve karar hakkı olmayan ama en çok etkilenen bir tek kişi var o da çocuğunuz, çocuklarınız.. 

Özellikle ergenlik dönemindeki bir çocuğun sağlıklı bir kimlik oluşturabilmesi için rol modellere ihtiyacı var. Çevrenizde dayılar, halalar, teyzeler, anneanne, babaanne, dedeler olabilir. Ama unutmayın hiçbiri anne ya da babanın yerini tutamaz.
Çocuğun anne ve babasına ihtiyacı var.


Ya krizlerle gelen boşanmalar?
İki taraf hala konuşabiliyor, iki medeni insan gibi sohbet edebiliyor, birlikte karar alıp uygulayabiliyorsa işler biraz daha kolay. 
Ama bazen boşanma süreci öyle bir hal alıyor ki taraflardan biri ya da bazen her ikisi birden ortada bir çocuk, çocuklar olduğunu unutuyor. 
İşin içine karşı tarafı suçlayan akrabalar girebiliyor. 
Ya da en kötüsü anne babanın kendisi karşı taraftan intikam almak için çocukları kullanabiliyor. 

-Çocuk annesi ya da babası hakkında olumsuz konuşmalara, suçlamalara maruz kalmamalı.
Anneanneler, babaanneler, dedeler, halalar, teyzeler, dayılar amcalar ve belki komşular, arkadaşlar..
Çevrenizdeki herkesi uyarın!
Kırılacaklar mı? Kırılsınlar. Alınacaklar mı? Alınsınlar.
Bu konunun çocuğunuz için ne kadar önemli olduğunu anlamanız gerekiyor.
"Bunun babası böyle zaten, kaba saba, anlayışsız adamın tekidir". 

"Anne demeye bin şahit lazım, ne yemek bilir ne eve bakar"..
Öfke anında söylenen bu sözleri duyan bir çocuk iki şeyden birini yapar, ya konuşulanları kabul eder ya da inkar eder. 

İlk ihtimalde anne ya da  babasıyla ilgili zihnindeki imaj zedelenir.
Daha ileri boyutta babasına  ya da annesine kızabilir, nefret edebilir.
Ki bu durum babayı ya da anneyi değil asıl çocuğu etkiler.
Her çocuk için babası en güçlüdür, annesi en özeldir! Bu imajı yıkarak asıl onun hayallerini, güvenini yıkarsınız.

İkinci ihtimal babasını ya da annesini suçlayan kişiye kızar. Çevresindeki birçok kişinin aynı şekilde düşünmesi ihtimaline inanıp sosyal hayatta geride durmaya başlar. İlişkileri bozulur.
Yani sonuçta en büyük zararı kim görür: Çocuk!
O yüzden konuşurken dikkat edin.Çevrenizde konuşmaya meraklı kişiler varsa ya susturun ya da uzak durun!

Siz siz olun, artık eşiniz olmasa da karşınızdakinin çocuğunuzun babası ya da annesi olduğunu unutmayın. Yaşanmışlıklar nedeniyle bu gerçekten zor olabilir ama bir anne yada baba olarak çocuğunuzun her ikinize de eşit oranda ihtiyaç duyduğunu aklınızda tutun.

-Çocuk intikam için anne ya da babasından mahrum bırakılmamalı.
Çocuğunuzu babasıyla ya da annesiyle görüştürmediğinizde karşı tarafı cezalandırdığınızı düşünüyorsunuz değil mi?
Aslında kendi ilişkinize dinamit koyuyorsunuz.
Neden?
Size çocuk bakış açısıyla durumu özetleyeyim.
Annem ve babam dün yanımdaydı.
Bugün annem var babam yok. Ya da tam tersi. Babam var annem yok.
Demek ki her ikisi de kalıcı değil.
Yarın şimdi yanımda olan annem/babam da olmayabilir.
Ve bu düşüncenin sonu nedir biliyor musunuz?
Güvensiz bir iletişim, güvensiz bir kişilik.


-Biraz yalnız kalmaya ihtiyacım var deyip, kabuğunuza çekilemezsiniz.
En çok yapılan hatalardan biri.
Baba evden ayrılıyor ve bir süre hiç uğramıyor. Ya da tam tersi.
Niyeti çocuğunu bir daha görmemek değil elbette sadece zamana ihtiyacı var. Son derece insani bir ihtiyaç.
Üzgünüm! Ama eğer anne/babaysanız böyle bir lüksünüz yok!
Sizin için sancılı olan o ilk günler, haftalar, aylar çocuğunuz için de sancılı ve çok kritik.
Kendi yaralarınızı sararken çocuğunuzu yaralamak istemiyorsanız üzerinize düşenleri yapmalısınız. 


Bir de çocuğun bu ayrılığa ve taraflardan biriyle yaşamaya alışması için uzak kalmayı tercih edenler var. 
Yanlış!
Çocuğunuzun ayrılığa alışmak için bile size ihtiyacı var.

Kolay değil.
Kimse öyle olduğunu söyleyemez.
Bir anne ya da baba olarak zaman zaman çaresiz hissedebilirsiniz.
Öncelikle emin olun yalnız değilsiniz.
Emek verdiğiniz sürece, siz iyi bir anne ya da babasınız!

Bu dönemin siz ve çocuklarınız için zor olacağını kabul edin ve öyle çıkın yola.
Bir uzman gözü, içinizdekilerle yüzleşmenizi ve kabullenmenizi kolaylaştırabilir. Yardım almaktan çekinmeyin lütfen.

Belki o güne kadar benimsediğiniz bir kimlikten sıyrılmak, eş olmayı bırakmak bir boşluğa sebep olacak.
Ama unutmayın siz dünyanın en özel sıfatını hiç bırakmamak üzere adınızın yanına yazdırdınız.
Anne ya da babasınız..


Psikolog Irmak GÜRCAN KERİMOĞLU


   



Miniklerin Minik Takıntıları..


Her gün aynı elbiseyi giymek için kıyameti koparan bir kız çocuğu, en sevdiği spor ayakkabılarıyla yatmak için direten minik bir adam, gittiği her yere oyuncak ayısını taşıyan, battaniyesi olmadı mı uykusuzluktan ölse uyumayan, yemeğini sadece sevdiği tabaktan yiyen çocuklar..
Sizin evde de böyle takıntılı bir ufaklık var mı? 
Kesinlikle yalnız değilsiniz..

Eğer çocuğunuz 2-6 yaş arasındaysa neden bahsettiğimi çok iyi anlıyor olmalısınız. Ama muhtemelen çoğu zaman pek üzerinde durmadınız. Sürekli etek giymek isteyen bir küçük hanımın anne babası kış gelene kadar bu inadı önemsemez. Battaniyeyle uyuma takıntısı, o battaniye evde unutulana ya da yıkanmaktan yıpranana kadar bir sorun olmaktan uzaktır. Ama ne zaman ki bir aksaklık olur,çocuğunuzun takıntısı hayatı zorlaştırır, o zaman bu 'sevimli' takıntılardan vazgeçmek gerektiğini fark edersiniz.

O anda birçok anne baba ne yapar? 
Bazen kızar, bazen ceza verir, bazen vazgeçilmesini istediği takıntının yerine bir başka takıntı koyar fark etmeden, bazen güzel güzel, uzun uzun ikna etmeyi dener ufaklığı, bazen de rüşvet teklif eder, yaparsan şunu alırım diye. Ama sonuç hep aynı olur. Takıntı pekiştirilir..
Öncelikle sevgili anne babalar, benden size hayati önemde bir öneri. 
Eğer çocuğunuzda vazgeçmesini istediğiniz bir davranışı varsa ÜZERİNDE DURMAYACAKSINIZ! 
Çünkü sizin cezalarınız, kızmalarınız, açıklamalarınız, ikna çabalarınız sadece istenmeyen davranışı pekiştirmeye yarar. O ya da bu şekilde ilginiz çocuk üzerinde odaklanır. Ve çocukların en sevdiği şey de ilgidir. İlgi çeken davranışlarını sürdürme eğilimine girerler.

Söz gelimi battaniyesi olmadan uyumayan bir çocuğu ele alalım. Aile içinde sık sık bu konu gündeme geliyorsa, anne arkadaşlarına, akrabalarına, babaya bu alışkanlıktan yakınıyorsa, çocuğa sürekli söyleniyorsa ya da ikna etmek için çokça dil döküyorsa yani uzun lafın kısası çocuğun çevresinde bu battaniye meselesi sürekli gündemdeyse onu bu alışkanlıktan vazgeçiremezsiniz.

O zaman ne yapmalı? 
Öncelikle takıntının hangi konuda olduğuna bakın. Risk taşıyan ya da çocuğa zarar verebilecek konularda tartışmaya mahal yok, kararlı ve tutarlı olacaksınız. Burada bahsedeceğimiz günlük rutinde risk taşımayan sadece hayatı zorlaştıran takıntılar.

Çocuklarda bu küçük inatlaşmaların gelişimin doğal bir parçası olduğunu unutmayın. Küçük bebeğiniz artık büyüyor ve kendi kimliğini oluşturmak, sizden bağımsız bir birey olduğunu kanıtlamak için çaba sarf ediyor..
"Yaşının gereği" dedim ama sizin hiç payınız yok mu? Elbette var. 
Kendinize bir sorun bakalım. Acaba son zamanlarda biraz fazla çalışmış olabilir misiniz? 
Ya da bir yakınınızın rahatsızlığı, taşınma, iş ya da ev değiştirme gibi hayatınızı etkileyen bir durum yaşadınız mı? 
Çocuğunuza yeterince kaliteli vakit ayırdınız mı son zamanlarda? 
Açık söyleyeyim, takıntılı davranışların çoğunda bu yeterince ilgi ve sevgi görmemek yatıyor.
Bunun yanı sıra çocuğun bakımı üstlenen anneanne, babaanne, bakıcı teyze, kreşteki öğretmen gibi hayatınızın içinden biri  fark etmeden sıradan bir davranışı pekiştirip takıntı haline getirmiş  de olabilir. 
Örneğin 3-4 yaşlarındaki bir kız çocuğu için kreşteki öğretmeninin “sana etek çok yakışıyor” övgüsü yılın 365 günü etek giymek için yeter de artar bir sebep. Ya da cinsel kimliğini oluşturma dönemindeki kızınızla beraber resim çizerken “bir kız çocuğu çizelim, etek giyiyor olsun çünkü kızlar etek giyer” dediyseniz vay halinize. Unutmayın çocukların zihni bizimkinden farklı işliyor, neden-sonuç ilişkilerini bizim kadar başarılı kuramıyorlar çünkü daha küçücükler.

Bir başka neden de kaybetme korkusu. Çoğunlukla da kreşe başlayan çocuklarda görüyorum bu durumu. Kreşte oyuncaklar kaybolabiliyor, ya da çocuklar yanlışlıkla birbirlerinin eşyalarını alıp gidebiliyorlar. İşte böyle bir tecrübe edinen ufaklık ayakkabılarını çıkarmamakta, terlese de hırkasını bırakmamakta direnebiliyor.
En önemli nedeni de atlamayalım. Eğer sizin mükemmeliyetçi, aşırı titiz ya da korumacı bir yapınız ve hatta belki ufak tefek takıntılarınız varsa çocuğunuzda da benzer davranışlar görmeniz muhtemel. Bu duruma en genel örnek, temizlik takıntısı olan annelerin ellerini sık sık yıkayan çocukları olarak çıkıyor karşımıza..

Nedenlere baktık, gelin şimdi beraber, halihazırda var olan bir takıntıyı nasıl söndüreceğimize bakalım.
Bir kez daha tekrar etmekte fayda var, olumlu ya da olumsuz takıntılı davranışı pekiştirmiyoruz. Ödül ya da ceza koymuyoruz ortaya. Sürekli aynı şeyi giymek isteyen kızımızı giydirirken söylenmek yerine kısa ve kararlı bir açıklama yapıyoruz. 
“Dışarıda hava çok soğuk, etek giymen mümkün değil ama pantolonunu sen seçebilirsin. İstersen mavi pantolonunu ya da sarı olanı giyebilirsin”.
Ne yaptık, kuralı koyduk ama seçenek de sunduk. Yani bizim çizdiğimiz özgürlük alanı içinde çocuğumuza kendi kararlarını verme hakkı tanıdık. Elbette hiçbir çocuk bu tepki karşısında “peki anneciğim” deyip uslu uslu giyinmeyecek. Unutmayın inat onun yaşının bir gereği. Ağlayabilir. İşte işin zor kısmı da bu zaten. Kararınızı açıkladıktan sonra geri adım atmamalısınız. 
“Ben şimdi odandan çıkıyorum, sen hangisini giyeceğini seçince geleceğim”. Biraz uzaklaşmak iyidir. Baktınız küçük inatçı yarım yamalak bir etek geçirmiş üstüne geliyor. 
“Tatlım böyle çıkamazsın, şimdi odana gidip istediğin pantolonu seçmen gerek, yoksa geç kalabiliriz” Bu sürecin biraz uzun sürebileceğini baştan söylemeliyim, o nedenle birkaç gün evden çıkma hazırlıklarına erken başlasanız iyi edersiniz. Unutmayın kilit nokta tutarlı ve kararlı olmak. 
"Tamam bugünlük de etek giy geç kaldık zaten" dediğiniz an en başa dönersiniz. Gözünüze zor görünüyor belki ama unutmayın hiçbir çocuk tutarlı ve kararlı bir yetişkinle baş edemez. Sizin fikrinizin değişmeyeceğini anladığı an pes edecektir. Tabi sonuna kadar denedikten her türlü kozunu kullandıktan sonra.


Takıntı objesi haline gelen battaniye ya da oyuncak ise biraz daha farklı. Çoğu zaman çocuklar bu nesnelerle duygusal bir bağ kuruyor. Muhtemelen o battaniye ya da oyuncağı daha kolay uyuyor diye siz vermiştiniz çocuğunuza. Şimdi bir anda bunları ortadan kaldırıp, kayboldu, çöpçü aldı, kardeşe verdik gibi bahaneler sunmak çocuğunuzu duygusal bir boşluğa düşürebilir. En doğrusu ne biliyor musunuz? Bu bağımlılık nesnesi yerine sevgi ve ilginizi koymak. 
Belki bu durum biraz daha fazla yorar, daha fazla zamanınızı alır ama çocuğunuzla aranızdaki paylaşımı artırır ki bundan daha önemli bir şey olamaz. Uyku zamanı geldiğinde çocuğunuzu yatağına yatırıp ona bir masal okuyarak başlayın işe. Sık sık saçlarını, ellerini okşayın. Birkaç gün sonra o battaniye, oyuncak ya da ayağından çıkarmamak için direndiği ayakkabısını yine yatağın içinde ama daha uzak bir noktaya koymayı deneyin, ilk günlerdeki kadar sert bir tepki göstermeyecek. 
Sevgi ve ilginizi ne kadar fazla gösterirseniz, diğer bağımlılık nesnelerine ihtiyacı o kadar azalır. Bu durum annesinin saçını, memesini tutarak uyuyan çocuklar için de geçerli. İşin ucu aslında biraz da anne çocuk arasındaki güvene dayanıyor. Eğer anne hemen geleceğim deyip evden çıkıyor, saatler sonra dönüyorsa, biri odada çocuğu oyalarken haber vermeden evden çıkıyorsa, çocuk aradığında annesini bulamıyorsa o zaman tutarak, dokunarak aslında bir anlamda annenin gitmeyeceğini garantiye alarak uyumak istiyor olabilir. 
Biraz fazla mesai gerekiyor anne babalar. Şimdiye kadar hatalı davranmış olabilirsiniz. Ama hiçbir zaman geç değil. Uyku zamanı masallarla, hikayelerle, belki şarkı söyleyerek çocuğunuzun yanında olun..
Baş edemediğiniz durumlar da olabilir elbette. Özellikle de bu takıntılı davranışlar 6 yaş döneminden sonra ve şiddeti artarak devam ederse. İşte o zaman bir uzmana danışmanızda fayda var. Ama en ufak inatlaşmada da endişelenmenize gerek yok, çok büyük bir ihtimalle, eğer siz doğru davranmayı başarırsanız o küçük takıntılardan, inatlaşmalardan eser kalmayacak..
Psikolog Irmak GÜRCAN KERİMOĞLU
Ankara/2012