Korkular; Deniz ve Banyo Korkusu

"Su"dan korkan çocukları konuşalım.. 
Hani şu yazın diğerleri güle oynaya denizde oynarken, korkulu gözlerle uzaktan izlemeyi tercih eden, banyo vakti geldiğinde evde terör estiren, yüzüne su değerse ağlama krizlerine giren çocuklar..
Yalnız dikkat edelim, korkudan bahsediyorum.
Yoğun bir kaçınma hissinden.
Kaçınılamayan durumlarda verilen aşırı tepkiden.
Kimi çocuk sudan hoşlanmaz. Banyo zamanı çok keyifli olmaz, denize havuza girmek yerine kumda oynamayı tercih eder, öyle daha çok eğlenir. Olabilir. Bu, çocuğun mizacından kaynaklanır, bir tercihtir aslında.
Ama korku farklı. Korku doğuştan gelmez, öğrenilir.
Üzerinde duracağımız suyu sevmeyen çocuklar değil, sudan korkan çocuklar..
Bir çocuğun su'yla ilgili korku geliştirmesi için çeşitli sebepleri olabilir.


Özellikle denizle ve havuzla tanışma aşamasında (her yeni deneyimde olduğu gibi) çocuk radarlarını açar, çevredekilerin nasıl davrandığına bakar ve taklit eder.
Kendinizi çocuğunuzun yerine koyun, onun gözüyle bakmaya çalışın.
Çocuklar için deniz/havuz içinde ne olduğunu bilmediği dev bir su birikintisi o yüzden meraklı ve makul oranda endişeli olması son derece normal.
Eğer anne/baba olarak biz sakin ve güven verici adımlar atarsak bu endişe uzun süreli olmaz ama tedirgin yetişkinler çocuğu daha da tedirgin eder.

Ne yapmalı?
Kilit kelime sabır..
Çocuğunuzu suyla tanıştırırken gerçekten sabırlı olmalısınız.
Yaz gelsin de bebeğimi o sevimli simidinin içine yerleştirip denize gireyim, harika fotoğraflar çekelim, eğlenelim diye hayaller kurmuş olabilirsiniz. Ama hayaller başka, hayatla başka..
Acele etmeyin.
Deniz konusunda aceleci davranıp atacağınız hatalı tek bir adım işinizi zorlaştırır.
Her çocuğun tepkileri farklıdır.
Bırakın çocuğunuz kumda ya da havuz kenarında oynasın.
Mesaj verme kaygısı gütmeden, "hadi gel bak ne kadar güzel" demeden önce siz girin suya.
Bu anlarda çocuğunuzla fazla ilgilenmeyin, o zaten radarları açmış sizi ve sizin tepkilerinizi izliyor olacak.
Yani sözlerinizle değil davranışlarınızla rol model olacaksınız.
Keyif aldığınızı ve güvende olduğunuzu görsün önce..

Suyla ilk tanışmada çocuğunuzu zorlamayın, bırakın ufaklık sizi yönlendirsin.

Bu durum sizin tahmin ettiğinizden biraz daha uzun sürebilir ama pes etmeyin.
Yavaş yavaş ama emin adımlarla ilerlemek gerekiyor bu konuda.
Önce kovaya su doldurup ayaklarınızı sokabilirsiniz mesela, sonra kovadaki suyla birbirinizi ıslatabilirsiniz, belki bir sonraki adım ayakları denize sokmak olabilir, yolu siz çizeceksiniz.
Eğer çocuğunuzda ciddi bir endişe fark ederseniz deniz kenarına koyup içini deniz suyuyla dolduracağınız bir şişme havuz, ilk aşama için size yardımcı olur. 

Ne yapmamalı?
Sakın ama sakın çocuğunuzu zorla suya sokmaya çalışmayın.
"Bir girsin nasılsa alışır" diye düşünmeyin.
Çıkmak için ağlayan bir çocuğu suyun içinde tutmak için çabalamayın. O anda çocuğunuz paniklemiş olacak. Üstelik zorlarsanız size olan güvenini yitirecek. Bu çok önemli çünkü bir sonraki hamlenizde siz böyle bir şey yapmayacak olsanız bile çocuğunuz onu zorla suya sokacağınızı düşünecek.
Suya ve size karşı tepkisi gittikçe artan dozda olacak.
Sonuçsa; nur topu gibi bir deniz korkusu!

Anne babaların en büyük hatalarından biri de karşılaştırma yapmak.
"Bak senden küçük bebekler ağlamadan giriyor havuza, yoksa sen korkuyor musun, bak sonra gülerler" vs vs demek.
Yani çocuğun korkusunu, endişelerini önemsememek hatta onlarla dalga geçmek.
Ah keşke çocuğunuz o anda "beni başkalarıyla karşılaştırma, sadece yanımda ol ve güvende hissetmemi sağla" diyebilse size.
Unutmayın çocuğunuza onu anladığınızı hissettirmezseniz, sizin onu rahatlatmak için söyleyeceğiniz hiçbir sözün kıymeti olmayacak.

Kazalar!
Ayağı kayıp suya düşen, denizde havuzdayken su yutan çocuklar, anne babalarının zorla suya soktuğu ya da banyodayken fazla sıcak ya da soğuk su yüzünden yanan, üşüyen, gözlerine şampuan kaçan minikler bu tatsız tecrübeler yüzünden sudan korkabilir.

Alaz Ayan 
Ne yapmamalı?
Belirleyici olan yine anne babanın tavrı. Ufaklık suya düştüğünde panik yapmanız normal elbette, ama onu sudan çıkardığınızda ve artık güvendeyken söylenmeye devam etmeyin.
"Ben sana demedim mi terliklerini giy diye, bak kaydın düştün, ya biz düştüğünü görmeseydik, ya seni çıkaramasaydık, ya boğulsaydın.."
Siz bunları söylerken bebeğinize ne mesaj yolladığınızı biliyor musunuz?
"Kork, kork, kork, kork.."

Ne yapmalı?
Elbette çocuklarımız söz konusuyken hele de güvenliklerinden bahsediyorsak kontrollü olmak kolay değil. Ama yine de kriz anlarında "mümkün olduğunca" tepkilerinizi kontrol altında tutun ve sakin olun. Eğer başaramıyorsanız örneğin gerçekten çok korktuysanız ve sinirleriniz bozulduysa birkaç dakika için ufaklığın yanından uzaklaşmak en doğrusu. Korku bulaşıcıdır unutmayın. Halihazırda korkmuş bir çocuğa siz de kendi endişelerinizi yansıtırsanız, korkunun kalıcı olmasına sebep olursunuz.

Örneğin çocuğunuzu küvette yıkıyorsunuz. Şampuana uzanmak için sadece bir an arkanızı döndünüz ve ufaklık suyun içini boyladı. Muhtemelen bir ağız dolusu suyu o anda yuttu.
Önünüzde iki yol var;
Ya çocuğunuzu hemen havluya sarar banyodan çıkarır, yüzlerce kez iyi olup olmadığını kontrol eder, tüm tanıdıklarınıza çocuğunuzu nasıl düşürdüğünüzü nasıl korktuğunuzu anlatırsınız, o da bunları duyar ve bir sonraki banyo seansınız kabusa döner.
Ya da kendinizi ve ufaklığı sakinleştirir, ama her ikinizin de dikkatli olması gerektiğini söyler, banyonun kalan kısmında oyun oynar, eğlenirsiniz. Bir sonraki banyo seansınız her zamanki gibi geçer. 
Tercih sizin..

Korkuyorum!
Küçük bir çocuk için dünya belirsizliklerle dolu bir yer ve çocukların özellikle okul öncesi dönemde zihinleri bir yetişkinden çok farklı çalışıyor. Sizin (hayat tecrübeniz sayesinde) son derece sıradan gördüğünüz bir şey çocuğunuz için korku yaratabilir.
Bir çocuk banyo küvetindeki giderden suyun akıp gittiğini görünce kendisinin de oraya sığacağını, giderin içine kaçıp, akıp gideceğini düşünebilir mesela. Ya da banyo küvetinizdeki sığ bir suda onu ısırabilecek büyük balıkların varlığından korkabilir.

Ne yapmamalı?

Çocukların su korkusuyla, korkularının sebebi anlamsız olsa bile sakın dalga geçmeyin ve onu zorlamayın. Bir korkuyla baş edebilmenin en iyi yolu çocuğa onu anladığınızı hissettirmektir. Anne babasının korkularını anlamadığını düşünen çocuk korkularından vazgeçmez. Çünkü ona göre gerçek tehlike devam ediyordur ya da onu korkutan şey hala mevcuttur sadece anne ve baba bunu görmüyordur.

Ne yapmalı?
Söz konusu çocuk olduğunda özellikle de okul öncesi dönemde her zaman en iyi yöntem oyundur. Arada bir banyonuzu yarım saat için ufaklığa göre hazırlamak size ne kaybettirir ki? Kaldırın banyo halılarını, bırakın oynarken su sıçratsın. Köpükler yapın oynayın beraber, vakit bolsa küveti doldurun. Gemileri yüzdürün. Bundan güzel bir paylaşım olabilir mi?
Bu arada akşam saatlerine denk gelen banyolar, enerjisini boşaltmasına yardımcı olur, çocuğu rahatlatır ve böylece uykuyu kolaylaştırır.

Deniz kenarında da durum farklı değil. Alın kovaları kürekleri, beraber oynayın. Önce kumun üzerinde. Sonra siz "Buradaki kum ıslak, daha güzel kaleler yapılıyor" deyip, zorlamadan suya biraz daha yaklaşın. Ayaklarınız suyun içinde olabilir bu aşamada. İlk anda çekinse bile eğer siz üzerinde durmuyormuş gibi davranmayı başarabilirseniz bir süre sonra yanınıza mutlaka gelecektir. 

Çocuğunuz için ilk gün belki bu kadarı yeterlidir. Tekrarlıyorum sınırları siz çizmeyin, çocuğunuzun çizdiği sınırlar içinde ilerleyin ve sabırlı olun.


Siz her ne kadar dikkat etseniz de çocuğunuz korkuyu çevresindeki herhangi birinden ya da hiç tanımadığı bir çocuktan da öğrenebilir. Endişelenmeyin, siz doğru adımları atarsanız korku yerleşmez, pekiştirilmeyen korkular da zihninden çabucak silinir..



Psikolog Irmak GÜRCAN KERİMOĞLU

İnatla Başetmenin Yolları..

Kendimizde çoğu zaman sevdiğimiz ama başkalarında görmek istemediğimiz yegane huy bu herhalde. Hele bir de söz konusu olan bizim (her dediğimizi yapması gereken!) mini mini bebeğimizse inatçı olmasını hiç istemiyoruz. Peki bir çocuk neden inat eder, onu biliyor musunuz?


İnat eden bir çocuk, aslında kendi bağımsızlığını kanıtlamaya çalışıyordur. Artık sizden ayrı, farklı bir birey olduğunu anladı ve bunu da size anlatmaya çalışıyor miniğiniz. Yani ufaklık hızla büyüyor ve kişiliği de gün geçtikçe gelişiyor. Kendisi hakkındaki kararları artık kendisi vermek istiyor. Tüm bunlar sağlıklı bir gelişimin işareti. Olması gerekiyor. Paniğe kapılmaya, sert önlemler almaya, çaresiz hissetmeye hiç ama hiç gerek yok..
Tek dikkat etmeniz gereken gelişimin normal bir aşaması olan bu inatlaşmaların dozunun artarak alışkanlık haline dönüşmesini engellemek, çünkü işte o zaman hayat hem siz hem de çocuklar için zorlaşıyor.
İşte inat krizlerini "önlemenizi" sağlayacak birkaç öneri;
-Sadece gerekli durumlarda kurallar koyun.
Eviniz her yanı kurallarla çevrili bir kurtarılmış bölgeye dönüşmesin. Unutmayın çok fazla kural, kuralların daha sık bozulmasına sebep olur. Tehlike yaratacak durumlarla ilgili yasaklar olmalı elbette, ocakla, ütüyle oynamak, camdan sarkmak gibi. Ama oyuncakları salona getirmeyi yasaklamayın mesela. Çünkü siz ne kadar yasaklarsanız yasaklayın, o oyuncaklar eninde sonunda gelecek salona. Ve bir yerden sonra pes edeceksiniz.  Bunun yerine oyuncakları oynadıktan sonra toplamayı şart koşun.
Kurallar konusunda kararlı olun diyorum ama çocuğun gelişimine göre kuralları yenilemeyi de unutmayın. Miniğiniz büyüdükçe özgürlük alanının ve becerilerinin arttığını unutmayın. Oturup beraber de karar verebilirsiniz, bu daha çok işe yarar.
-Kurallarınızı belirledikten sonra tutarlı olun.
Önce kendi içinizde tutarlı olun. Oyuncakları toplama örneğinden gidelim. Bir gün oyuncaklarını odasına taşıması konusunda ısrarcı olup, ertesi gün misafir gelecek diye aceleyle siz toplamayın. Gerçekten acele bir durumda bile en azından ona yardım ediyormuş, beraber topluyormuş gibi yapın ki,  "nasılsa annem yapar" fikri aklına yerleşmesin. "Tatlım oyuncaklarını toplaman gerekiyor, biliyorsun, istersen ben de sana yardım edebilirim" dediğinizde bu senin sorumluluğun ben sadece yardım ediyorum mesajını verirsiniz. 
 İkinci ve en az ilki kadar önemli nokta ise çevredekilerle tutarlı olmak. Anne yat derken, baba biraz daha oturmasına izin verirse, torununun gözünden damlayan yaşa dayanamayan anneanne-babaanne tam da yemek öncesi bir parça çikolatadan birşey olmaz derse (sürekli tekrarlanması halinde) işte o zaman inat için uygun zemin yaratmış olursunuz.
Evde başka kalabalık içinde başka davranmak da en sık yapılan hatalardan biri. Şimdi ağlarsa herkes bize bakari tadımız kaçar endişesiyle kuralları ortadan kaldırmayın.
............................

Peki o inat krizlerinden biri yaşanıyorsa, o zaman ne yapmalı? Yine bir örnek üzerinden gidelim. Dışarıda şakır şakır yağmur yağıyor. Alışverişe gideceksiniz. Ama miniğiniz botları yerine sandaletlerini giymek konusunda inat etti.

- Karşınızdakinin bir çocuk hem de sizin çocuğunuz olduğunu unutmayın. Bağırmayın, öfkelenmeyin. Öfkelenseniz bile belli etmeyin. İnat ettiği zamanlarda miniğinize yönelik ilginiz artmasın.  

Zaman zaman kendimizi öyle kaptırıyoruz ki karşımızda yetişkin bir insan varmış gibi tartışmaya başlıyoruz.Gücümüzü kanıtlamaya, her ne olursa olsun istediğimizi yaptırmaya uğraşıyoruz. Sakin olmaya çalışın,ufaklığın sizi çıldırtmasına izin vermeyin. Bazen çocuklar sadece ilgi çekmek için inat ederler. Ve siz kızdığınızda bile aslında onlarla ilgilenerek onları hedefe ulaştırırsınız.
-Seçenek sunmak inadın panzehiridir, unutmayın!
"Dışarıda yağmur var, ayakların ıslanırsa hasta olabilirsin. Kırmızı botlarını mı mavileri mi giymek istersin?"
- Sonucu sakin, kararlı bir ses tonuyla kısa ve net bir şekilde açıklayın. Konuşurken aynı seviyede olun ve mutlaka göz teması kurun.  "Lütfen, rica ediyorum, beni seviyorsan.."  Bunlar kriz anında hiçbir işe yaramaz. "Hayır" dememeye çalışın. İnat eden bir çocuğa hayır demek yangına körükle gitmekten başka birşley değildir.

"Ya istediğin renkteki botunu seçip giyersin ya da üzgünüm ama dışarı çıkamayacağız, çünkü senin hasta olmanı istemiyorum"
-Davranışının sonucunu söyledikten sonra ona biraz zaman verin. Bu bir dakika bile olabilir. Kısa bir mola işe yarar.
"Ben mutfağa gidip bir bardak su içeceğim, sen de bu sırada düşün, evde kalmak mı istiyorsun, yoksa botlarını giyip dışarı çıkmak mı, kararını ver"
-Hala inat ediyorsa o zaman söylediğiniz sonucu yaşamasına izin verin.
Alışverişe gitmeyin. (İşte bu nedenle sadece yapabileceklerinizi söyleyin. Gerçekten gitmeniz gerekiyorsa gitmem demeyin.)

-Tabi bu sürecin işlemesi için bebeğinizin belli bir olgunluğa ulaşmış olması gerekiyor.

Miniğiniz  2 yaşından küçükse açıklamalar yerine dikkat dağıtmak çoğu zaman sorunları daha kolay çözer.

.............

Yemek saati, uyku saati, oyun saati, parktan eve dönme anları.. Birbirinden farklı krizler gibi dursa da aslında başetmenin yolu aynı. İşin sırrı sizin bir yetişkin, karşınızdakinin kimliğini tanımlama aşamasında bir çocuk olduğunu unutmamakta..


Psikolog Irmak Gürcan Kerimoğlu
Ankara/2012