Hayır Demek Neden Bu Kadar Zor?

Sihirli bir kelime sanki. İletişimi bir anda bitiren, iki kişi arasına görünmez, geçilmez bir duvar çeken sihirli bir kelime; “hayır”. Ne duymayı severiz, ne yeri geldiğinde kolay söylemeyi beceririz. Hele bir de söz konusu muhatap küçük bir çocuksa, hayır diyenin vay haline. Ver elini ağlamalar, sızlanmalar, inatlaşmalar.. Sonuç; hayır diyen bin pişman. İşte o yüzden ne kadar çok “hayır” derseniz ufaklığa o kadar sözü dinlenmeyen bir anne-baba olursunuz, çocuğunuzla iletişiminiz o kadar bozulur.

Madem “hayır” bizim için yasaklı kelime, gerçekten hayır denmesi gereken durumlarda ne yapacağız? Mesele de o zaten. İşleri o aşamaya getirmemek. Peki nasıl? Gelin yine en başından başlayalım.
-Kural koyarken dikkatli olun.
Anne-baba çocuğa neden hayır der? Çünkü bir kural ihlali vardır. Ufaklığın annesinin parfümleriyle oynamaması gerekiyordur. Elini uzattığı an  “hayır,yapma”yı yapıştırıverir anne. Annenin genel tavrına bağlı olarak ufaklık ya o anda korkar başka bir zaman karıştırmak üzere parfümü almaktan vazgeçer, ya da yaygarayı patlatır, bir süre direnen anne sonunda dayanamaz “yeter ki” sussun diye parfümü verir. Mükemmel bir çocuk isteyenler için hayatın her anı için bir kural vardır aslında. Oyuncaklarını topla, televizyona bakma,yemeğini vakitlice uğraştırmadan ye, yatma vakti geldiğinde uslu uslu git yatağına dal uykuya… Ama sevgili anneler, babalar; unutmayın mükemmel çocuk diye bir şey yok. Sizin kurallar silsilesi de o yüzden çöpe gitmeye mahkum.

Bir çocuğa oyuncaklarını odasının dışına çıkarmaması kuralını koyan bir anne, daha en başından benim sözümün bir hükmü yok diyor aslında. O oyuncaklar er ya da geç mutlaka evin her tarafına dağılacak. O yüzden siz siz olun kuralları makul sınırlarda koyun. Her şey için kuralınız olmasın evde. Zaten kulağa sevimsiz geliyor bu kelime, o yüzden gelin biz kuralları sadece gerekli durumlar için kullanalım. Tek başına camı açıp dışarı sarkmak yasak olsun evimizde, ocakla oynamak yasak olsun, akşam belli bir saatte kendi yatağında yatmak kural olsun, ya da masada hepberaber yemek yemek. Ama bir elin parmağını geçmesin bu kesin, tartışılmaz, bozulmaz kurallar. Çocuk için en güvenli limanı, evinizi yasaklarla örülü bir hapishaneye çevirmeyin ki o da isyan etmek zorunda kalmasın.

-Kuralı koyduktan sonra tutarlı olun.
Evimizdeki kuralları miniğinizin yaşına, karakterine uygun olarak şekillendirdiniz. (Ufaklık biraz büyüyünce bu işi beraber yapmak çok daha verimli olur. Oturun masanın başına, senin istediklerin, benim istediklerim diye bir liste çıkarın. Örneğin akşam yatma saati konusu, siz 8 dediniz, o 10. Orta yolda 9’da anlaşabilirsiniz. Bu yöntem özellikle ilkokul çağı çocuklarında dikte etmekten çok daha fazla işe yarıyor. Çocuk evde geçerli kurallarda söz sahibi olduğunu düşünüyor ve kuralları daha rahat kabullenip içselleştiriyor) 

Aslında mantık basit; ne kadar az kural o kadar az ihlal. Tabi bu herkesin kafasına göre yaşadığı bir ev anlamına gelmiyor. Doğru adımları atarsanız kural koymadan kontrolü sağlarsınız, asıl maharet de burada zaten. 

Gelelim var olan kurallarla ilgili tutumlarımıza. Bir kuralı uzlaşarak hayata geçirdiysek sonuna kadar arkasında durmak zorundayız anneler. İki gün sonra şartlar farklılaşınca farklı davranma şansımız yok. Normalde tabağı alıp televizyon karşısında yemek yasak ama bugün başım ağrıyor amaan uğraşamam yesin, dediğiniz an o kuralın bittiği andır.  O yüzden her şartta her koşulda tutarlı olun. Bir gün farklı diğer gün farklı davranıp miniğinizin kafasını karıştırmayın. Elbette robot değilsiniz, zaman zaman  yorgun, bitkin, sabırsız anlarınız olur, o zaman da kuralın neden bozulduğuna, bunun sürekli tekrarlanmayacağına dair, kısa net bir açıklama yapın.

-Tehlikeli olmayan sonuçları bırakın miniğiniz yaşasın ve öğrensin.
Bazen siz ne kadar tutarlı olsanız da çocuğunuz sizin söylediğinizin tam aksini yapar. Aslında bu çocukların doğasında var. Denemek ve gidebildiği yere kadar gitmek. Eğer ortada ufaklık için ciddi bir tehdit yoksa bırakın denesin ve sonucuna katlansın. Diyelim ki akşamları oyuncaklarını kutuya doldurması gerekiyor ama yapmadı. Sabah anaokuluna gidecek , o gün de okulda oyuncak günü, en sevdiği oyuncağını götürmek istiyor ama bulamadı ve geç kalmamak için artık evden çıkmanız gerekiyor. Çocuğunuzla göz teması kuracak şekilde eğilin, kararlı bir ses tonuyla “Artık evden çıkmamız gerekiyor.  Eğer kutuya koymuş olsan hemen bulurduk. Şimdi başka bir oyuncak seç ya da hiç oyuncak almadan gitmek zorunda kalacaksın.” Söylenmek yok, nutuk yok.

İlk defasında bu kararlı halinize cevabı ağlamak olacak belki. Ama dik durmaya devam edin. Söylenerek odada oyuncağı aramaya başlamak yapacağınız en büyük hata. Biliyorum zor, ama kararlılığınızı sürdürür, ağlasa bile evden çıkmayı başarırsanız, bir sonraki sefer her şey farklı olacak göreceksiniz.

-Eğer “hayır” demek kaçınılmazsa..
İşi uzatmadan bir anda bitirmek en doğrusu. Her zaman söylüyorum çocuklar uzun açıklamaları dinlemez. Bilinçli davranmaya çalışan anne babaların en sık düştüğü hata bu. Karşılarında bir yetişkin varmış gibi davranmak. Ama yok. Karşınızdaki bir çocuk.
Daha önce hiçbir saldırgan davranışını görmediğiniz miniğiniz parktaki bir arkadaşından saç çekmeyi öğrenebilir. Bu daha önce karşılaştığınız bir tablo değildi, dolayısıyla aranızda bu konuda bir uzlaşma, bir kural yok. “Bırakayım da saçını çektiği çocuk benimkine bir tane patlatsın davranışının sonucunu görsün” de diyemeyeceğinize göre, miniğinizi o ortamdan uzaklaştırıp, göz teması kurarak, bağırmak yerine kararlı ve normal bir tonda, davranışından hiç hoşlanmadığınızı belli eden bir ifadeyle “hayır, bunu yapmamalısın” diyebilirsiniz. “Arkadaşının saçını çekersen, o da senin saçını çeker, annesi görürse sana çok kızar, bak polis görür seni alır götürür vs vs” bunlara gerek yok. Kararlı bir tutum bunlardan çok daha etkili olur inanın. Açıklama faslını ise daha sonra sizi dinlediği, daha keyifli olduğu ve mümkünse baş başa olduğunuz bir zamana erteleyin.

Ama eğer durum daha ciddiyse, ortada bir tehlike ya da gerçekten sizi çok kızdıracak bir durum varsa, o zaman sakinleşmek için biraz zaman gerekir. Hem size hem çocuğunuza. İstenmeyen ve tekrarlayan davranışı kesmek en basit çözüm. Parkta ağlama krizine girmiş, yerlerde yuvarlanan bir çocuksa örneğin söz konusu olan, onu bulunduğu ortamdan uzaklaştırın. Eve geldiğinizde, söylenmek yerine biraz birbirinizden uzak kalın. Biriniz odada biriniz salonda örneğin. Eğer direnirse, net ve kısa “şu an seninle konuşamayacak kadar sinirliyim, biraz odanda kal ve düşün, sonra konuşalım” deyin. Gerçekten bazen sizin de küçük bir molaya ihtiyacınız olabilir. Sinir hatalar yapmanıza neden olur. Hatalar yeni hataları doğurur. Tam bir kısır döngü. Tabi mucizeler beklemeyin. Çocukların sizin tepkilerinizi anlamlandırıp gerçekten ne söylemek istediğinizi anlamaları tecrübelerine bağlı. İnanın ne kadar küçük olursa olsun her çocuk annesinin sabrının tükendiği anı öğrenir. Ve en inatçı çocuklar bile o anı öğrendikten sonra, durması gereken yeri bilir. Yani kilit iki kelimemiz var; sabır ve tutarlılık.
Hele bir de baştan yalnış yaptıysanız, birbirinizi anlamanız biraz daha uzun sürebilir. Ama umutsuzluğa kapılmayın, daha uzun sürse bile çocuklar yeni durumlara uyum sağlar, anne babasındaki değişimi fark ettiğinde ona uygun yeni davranış kalıpları geliştirir.

“Hayır”ın kaçınılmaz olduğu durumlardaki tavrınız gerçekten çok önemlidir. Çünkü bir yandan çocuğunuza da hayır demesi gereken durumlarda nasıl davranması gerektiğini öğretir. Bugün “hayır” demeyi bilmeyen, istemese de başkalarına boyun eğen yetişkinlerin çoğunun çocukluklarında karşılarında iyi bir rol model olmadığını düşünüyorum. Çocukluğunda anne babasından insanın hayır dese de biraz ısrar ya da baskıyla fikrinden cayabildiğini gören, öğrenen bunu benimseyen çocuklar yetişkin olduklarında “hayır”ı doğru zaman ve yerde kullanmayı beceremiyorlar.


Psikolog Irmak Gürcan Kerimoğlu
Ankara/2012