CEZALISIN..





Çocuğunuza neden ceza verirsiniz?
Ortada uygunsuz bir davranış var ve siz onu durdurmak ya da tekrar yapmasını engellemek istiyorsunuz.
Miniğiniz salondaki bibloyu kırmış,arkadaşına tekme atmış,kardeşiyle kavga etmiş,yemeğini yememiş, söz verdiği halde oyuncakçıya gittiğinizde yine kıyameti koparmış olabilir.
Başına buyruk davranmaya başlayan ufaklığa kimin yetkili olduğunu göstermek istiyorsunuz.
Daha iki yaşında ama siz yapma dedikçe inatla hayır deyip bildiğini okumaya devam ediyor.
-Cep telefonumu yere atma tatlım
-Atarım
-Atma dedim ama kırılır
-Atarım
-Bak sinirleniyorum ama
Gözlerinizin içine bakarak, telefonu yere atıyor.
-Gel buraya odanda yalnız otur da aklın başına gelsin.
Hayalkırıklığı yüzünden ne yapacağınızı bilemiyorsunuz.
Uzun süredir görüşmediğiniz çocuklu arkadaşlarınızla bir araya geldiniz. Sizinkiyle aşağı yukarı aynı yaşta olan diğer çocuklar oyalanacak birşeyler bulmuşlar. Sizin minik canavarınız ise üstünüzü başınızı çekiştiriyor. Diğer çocukların elindeki oyuncağı alıp kaçıyor ve ortalık birbirine giriyor. Buluşmanın tadını çıkaramadan kalktınız. Kim bilir arkanızdan neler söyleyecekler? Arabada giderken bir yandan da eve gidince vereceğiniz cezayı düşünüyorsunuz..

Çocuklar bazen gerçekten insanın sabrını zorlar. O kadar sinirlenirsiniz ki, çocuğunuzu kolundan tutup sürükleyerek odasına götürmek, eline ya da poposuna küçük bir şaplak atmak en doğru yol gibi görünür. Sonra sakinleştiğinizde ise vicdan azabı duyarsınız. Üstelik bunca sinir harbinden sonra elinizde kalan ne olur?
Hiçbir şey!

Cezanın tanımıyla başlayalım.
"Uygunsuz bir davranışta bulunanlara uygulanan,üzüntü, acı, sıkıntı veren işlem veya yaptırım" Bu sizin bakış açınız.
Peki çocuk için ceza nedir?
"Hatanın bedeli".
Çocuk hata yapar. Ceza çeker. Hesap kapanır.
Suçluluk yok, neyi yanlış yaptım, bir daha aynı yanlışı yapmamak için nelere dikkat etmeliyim, bunları düşünmek yok.
İç disiplin yok.
Hele bir de sözkonusu ceza dayaksa, çocuğun kendi kendine kaldığında düşüneceği şey çoğu zaman;
"Beni anlamıyor, ondan nefret ediyorum." olur.
Peki dayak çocuğa hiçbir şey öğretmez mi, öğretir elbet;
"Senin istemediğin birşey yaptığında ya da seni kızdırdığı zaman kendinden güçsüz olanı dövebilirsin"

Peki ne yapacağız, evdeki ufaklık her istediğini yapacak, kuralları hiçe sayacak, biz de sadece izleyecek miyiz?
Elbette hayır.
Nasıl ceza vereceğinizi düşünmek yerine işe kurallardan başlamak en iyisi.
Hayallerimizde otur deyince oturan,kalk deyince kalkan,yemeğini ikiletmeden yiyen, uyku saatini bir dakika bile şaşmayan, uyumlu,sevimli, mükemmel çocuklar var belki. Ama ben daha önce hiç öyle bir çocuk görmedim. İşte bu yüzden beklentilerinizi kendi gerçekliğinize göre oluşturmak sizi hayal kırıklığından korur.
2 yaşında bir çocuğun aidiyet duygusu henüz tam anlamıyla oluşmamıştır. Eğer parktaki arkadaşının oyuncağını almış, inatla benim diyorsa (ki o yaştaki çocuklara göre birşeyin onların olması için benim demeleri yeterlidir) siz istediğiniz kadar açıklama yapın, kızın ya da ceza olarak hemen eve götürün, ertesi gün benzer bir olay yaşama ihtimaliniz yüksek. Bunun yerine ondan aldığı oyuncağın karşılığında kendi oyuncaklarından biri arkadaşına vermesini isteyin.

Tutarlılık da önemli. Bizde adettendir. Evde temizlik yapıldığı gün titizliğimiz doruk noktasına ulaşır. Bir önceki gün nasılsa temizlik yapılacak diye elinde krakerle gezmesine izin verdiğimiz çocuğunuz, bugün de aynı şeyi yaptığında neden bu kadar kızdığınızı anlamaz.


Siz her ne kadar kendinizce doğru davransanız da çocuk yetiştirirken mutlaka kriz anlarınız olacaktır. Şimdi olası bir kriz anında neler yapabileceğimize bakalım;
Boş konuşmaktan vazgeçin.
Evet doğru duydunuz. Çocuklar sizi ciddiye almıyorsa,ilk işiniz ciddiye alınacak sözler söylemek olsun.
-Şimdi geliyorum oraya, diye defalarca bağırıp gitmiyorsanız
-Eve gidiyoruz bak, deyip komşudaki sohbetinize devam ediyorsanız
-Bir daha sana televizyon yok, diye azarladıktan sonra akşam unutup ailece televizyon başına geçiyorsanız
Çocuğunuz elbette sizi ciddiye almayacaktır. Sloganımız; az laf çok iş!
Mola verin.
Çok sinirlendiniz. Ufaklık yerde ağlayarak çırpınıyor. O zaman hem kendinizi sakinleştirmeniz hem de onun dikkatini dağıtmanız lazım. Ayağa kalkın ve yüksek sesle saymaya başlayın mesela. Ya da ellerinizi hızlıca birbirine çarpın. Ne oluyor diye durup bakacaktır. İşte o anda kısa ve öz konuşun.
-O kadar kızgınım ki biraz sessiz kalıp düşünmem lazım.
İnanın çocuklar sandığınızdan çok daha zeki. Onlardaki genetik yetenek kontrolün sizde olduğunu hemen anlayacaktır.
Tehlikesiz durumlarda bırakın dersini kendi alsın.
Kreşe geç kalmak üzeresiniz. Ama minik kızınız oraya buraya dağılmış saçlarını taramanız bir yana dokunmanıza bile izin vermiyor. Bırakın. Kreşe gittiğinde arkadaşlarının derli toplu saçlarını görecek ve muhtemelen öğretmeninden saçlarını toplamasını isteyecektir. Ve ertesi gün ne mi olacak? Meleğiniz saçlarını tıpkı sınıftaki arkadaşınınki gibi örmenizi isteyecek.
Dikkat dağıtmak kurtarıcıdır.
Bazen çocuğunuz inat eder. Ya da o kriz anıyla uğraşamayacak kadar yorgunsunuzdur.
-Aaa camdaki bir kedi mi?
-Kim saklanbaç oynamak ister?
Ama sürekli bu yola başvurursanız bir süre sonra yalancı çoban olursunuz unutmayın.
Hatalı değil doğru davranışın üzerinde durun.
Bu çocuğun doğru davranışlarını pekiştimenin en güzel yoludur. Siz söylemeden kendi ayakkabısını giydiğindeki, ya da yemeğini sorunsuz yediğindeki coşkunuz onu bu davranışı tekrar yapmaya iter.( İnsan yedisinde neyse yetmişinde de o, övgüyü seviyoruz)
Hatalı davranış zaman zaman dikkat çekme yöntemi de olabilir. Bu durumu özellikle de küfür konusunda görüyoruz. Küfür eden çocuk ya gülerek ödüllendiriliyor, ya da aşırı tepkilerle yine dikkat çekmiş oluyor. Sonuç; Küfür etmeye devam.
Böyle bir anda tepkisiz kalmak en doğrusu.

Mükemmel çocuk yok dedik, peki mükemmel anne var mı derseniz. Elbette hayır.
Ceza vermenin sizin için kaçınılmaz olduğu durumlarda da dikkat etmeniz gereken noktalar var.
Vereceğiniz ceza hatalı davranışla orantılı ve bağlantılı olsun.
Odasını dağıtan bir çocuğu bir hafta parka çıkarmazsanız, nedenini anlamayacaktır.
Oda dağınıksa cezası toplayana kadar odadan çıkmama olmalı. Hatta ona yardım etmeyi önerin. Ama bırakın işin çoğunu o yapsın.
Ya da hep aynı cezayı farklı şiddette verin. Örneğin bu ceza odasında yalnız oturmak olsun (kesinlikle karanlıkta değil çocuğun kendini güvende ama içerideki eğlenceden uzak hissetimesi gerekiyor). Süresini ise (5 dakika, 10 dakika) hatanın boyutuna göre beraber belirleyin. (Birebir şahit olduğum bir örnek üzerinden yazıyorum bunu, çocuk hata yaptığının farkında olduğunda ve karşısındakinin adil olduğuna inandığında mantıklı düşünebiliyor.)
Ceza verdikten sonra vicdan azabıyla abartılı sevgi gösterilerinde bulunmayın. Bu durum onun kafasını iyice karıştırır. Hiçbir şey olmamış gibi davranın. Soğuk olmayın ki sevginizin azaldığını da düşünmesin.Ve asla konu üzerine daha fazla nasihat sıralamayın.

İç disiplin bir günde sağlanabilen birşey değildir unutmayın. Zaman alacak. Ama bir gün miniğinizin yaramazlık yapmak isteyen bir başka arkadaşına yalnız oldukları bir anda "yapma,bu doğru değil" dediğini duyarsanız hepsine değecek..
 

Psikolog Irmak Gürcan Kerimoğlu
Ankara/2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder