Yaşam ve ölüm..
Olmak ya da olmamak..
Sanki sonsuza kadar yaşayacakmış gibi bir koşturmacanın
içindeyiz hepimiz. Ama öyle bir an geliyor ki kaçınılmaz gerçekle yüzleşiyoruz. İzlediğimiz haber bülteninde, işte, yolda, mahallemizde, sokağımızda ya da evimizin içinde. Hepimiz yüzleşiyoruz ama kabul etmek ve baş etmek konusunda hepimiz aynı oranda
başarılı değiliz. Koca adamlar, iş güç sahibi kadınlar sevdiklerinin
kayıplarıyla yerle bir olabiliyorken, küçücük çocuklarımıza ölümü nasıl
anlatacağız..
Hatta belki asıl soru, anlatmalı mıyız?
Bu sorunun yanıtıyla başlamak doğru olacak sanırım.
Evet..
Evet..
Bilinmezlik çocukları korkutur.
Fazla şey bilmek de öyle.
Yani çocuklara birçok hassas konuda olduğu gibi ölüm konusunda da yaşlarına uygun, kararında bir açıklama yapmak, sorularını kısa ve net yanıtlamak gerekiyor.
Bir kayıp yaşandığında özellikle de aileden biriyse, yetişkinler çok sık hata yapıyor.
Ya çocuğu kaçırarak uzaklaştırmaya çalışıyorlar ölüm gerçeğinden ya da tüm acının,yakarışların ortasına unutuyorlar.
Bu gerçekten çok hassas bir denge, o nedenle dikkatli adım atmak gerekiyor..
Fazla şey bilmek de öyle.
Yani çocuklara birçok hassas konuda olduğu gibi ölüm konusunda da yaşlarına uygun, kararında bir açıklama yapmak, sorularını kısa ve net yanıtlamak gerekiyor.
Bir kayıp yaşandığında özellikle de aileden biriyse, yetişkinler çok sık hata yapıyor.
Ya çocuğu kaçırarak uzaklaştırmaya çalışıyorlar ölüm gerçeğinden ya da tüm acının,yakarışların ortasına unutuyorlar.
Bu gerçekten çok hassas bir denge, o nedenle dikkatli adım atmak gerekiyor..
Okul öncesi dönemdeki çocukların ölüm kavramı konusunda net bir fikirleri yoktur. Ölümle televizyon aracılığıyla ya da örneğin bir evcil hayvanın kaybıyla tanışmış olabilirler ama onların “ölüm”den anladıkları bizimkiyle tam olarak örtüşmez.
Özellikle 3 yaş öncesi çocuk ölümün ne olduğunu
anlayamaz ve anlamlandıramaz.
4-5 yaşlarında ölümle ilgili yeni yeni korkular görülmeye başlanabilir. Ama yine de ölüm geçicidir onlar için. Nasıl ki çizgi filmde yaralanan, ölen karakter iki dakika sonra kalkabiliyorsa gerçek hayatta da böyle olacak diye düşünürler.
4-5 yaşlarında ölümle ilgili yeni yeni korkular görülmeye başlanabilir. Ama yine de ölüm geçicidir onlar için. Nasıl ki çizgi filmde yaralanan, ölen karakter iki dakika sonra kalkabiliyorsa gerçek hayatta da böyle olacak diye düşünürler.
Çocuğun
ölümün kesin bir son olduğuna dair algısı 7 yaş civarında yani okul
dönemiyle başlar. Ama bu dönemde bile çocuk önce öldü
deyip sonradan ne zaman gelecek, ne zaman uyanacak diye sorabilir.
Tam
anlamıyla soyut düşünce yapısının oturması ise 11-12 yaş civarında olur.
Ne yazık ki yaşadığımız günlerde sık duyar olduk ölümü, ölümleri..
Televizyon açılınca keskin bir acı doluyor evimize. Biz bile 'neden' diye sorduğumuzda bulamıyoruz yanıtı. Neden ölüyoruz?
Bu ölümleri, korumaya çalışsak da gerçeklerle yüzleşecek çocuklarımıza nasıl anlatacağız?
Çocuklara ölümü anlatmak zor.
Ve bu belirsiz konu onların en çok merak ettiklerinin başında geliyor. Biz yeterli açıklamayı yapamadıkça merakları artıyor.
İştebu nedenle doğru bilgilendirme önemli.Masalda, dizide, haberlerde duyup da ölüm hakkında soru sorduğunda çocuğunuza duyarsız kalmayın.
Elbette bu konuda konuşmuş olsanız da çocuğunuz ölümle yüzleşince sarsılacak. Hele bir de ölüm tanıdık birine uğradıysa.Ama en azından belirsizliklerle mücadele edeceğine, acısını yaşamaya çalışacak.
Bir yakının, büyük anne, dede gibi bir aile üyesinin ya da çocuğun anne ya da babasının kaybı yaşandığında;
Televizyon açılınca keskin bir acı doluyor evimize. Biz bile 'neden' diye sorduğumuzda bulamıyoruz yanıtı. Neden ölüyoruz?
Bu ölümleri, korumaya çalışsak da gerçeklerle yüzleşecek çocuklarımıza nasıl anlatacağız?
Çocuklara ölümü anlatmak zor.
Ve bu belirsiz konu onların en çok merak ettiklerinin başında geliyor. Biz yeterli açıklamayı yapamadıkça merakları artıyor.
İştebu nedenle doğru bilgilendirme önemli.Masalda, dizide, haberlerde duyup da ölüm hakkında soru sorduğunda çocuğunuza duyarsız kalmayın.
Elbette bu konuda konuşmuş olsanız da çocuğunuz ölümle yüzleşince sarsılacak. Hele bir de ölüm tanıdık birine uğradıysa.Ama en azından belirsizliklerle mücadele edeceğine, acısını yaşamaya çalışacak.
Bir yakının, büyük anne, dede gibi bir aile üyesinin ya da çocuğun anne ya da babasının kaybı yaşandığında;
-Çocuktan ölüm haberini gizlemeye çalışmayın.
Çalışmayın çünkü başaramazsınız. Evinizdeki yastan,
üzüntünüzden kaçırdığınızı zannetseniz bile çocuğunuzun haberi
olur. Öncelikle sizin halinizden bir şeylerin ters gittiğini anlayacak ve
endişelenmeye başlayacaktır. Böyle bir anda hiçbir açıklama yapmadan çocuğunuzu
kendinizden uzaklaştırırsanız endişesi çok daha artacaktır. Bu dönem çocuğunuzun en yakınlarına en çok ihtiyaç duyacağı, kendini güvende hissetmek isteyeceği bir dönem olacak. Çocuğunuzu uzaklaştırarak kaybını daha da büyütmeyin yaşatmayın.
-Ani ölümlerde açıklama için kendinize zaman
yaratabilirsiniz ama sadece çok kısa bir süre.
Sevdiğiniz birinin ölüm haberini aldığınızda çocuğunuza
sakin bir açıklama yapacak gücü bulma
ihtimaliniz çok az. İşte böyle bir anda onu korkutmadan o kişinin
hastalandığını, hastanede olduğunu söyleyebilirsiniz. Ancak ölüm haberini
açıklamak için geç kalmamanız gerekiyor. Çocuk sevdiği birinin kaybı haberini yine sevdiği ve güven duyduğu birinden almalı,
bir başkasından hele bir yabancıdan duymamalı. Yabancı
birinin yanında çocuk rahat tepki veremez. Bu da korku ve üzüntüsünü içine
atmasına sebep olabilir ki bu küçük bir çocuk için ağır bir yük olur.
-Ölüm konusunda kısa, net, dürüst açıklamalar yapın.
Çok uzaklara gitti, uykuya daldı, kuş oldu uçtu, Allah onu
sevdiği için yanına aldı, melek oldu gibi ifadeler çocuğunuzun kafasını
karıştırır. Çocuk zihni somut çalışır. Çok uzaklara giden
birinin geri gelebileceğini düşünecektir çocuk, uykuya dalan birinin de
uyanabileceğini.
Bir diğer ihtimal de çocuğun bu açıklamalarla ilgili korkular büyütmesidir. Eğer çocuğa ölen biri için uyudu bir daha uyanmayacak derseniz çocuk diğer yakınlarının uykuya dalmasını engellemek için elinden gelen her şeyi yapabilir Ya da çok uzaklara gideceğini düşündüğü için ciddi bir ayrılma korkusu gösterebilir.
Bir diğer ihtimal de çocuğun bu açıklamalarla ilgili korkular büyütmesidir. Eğer çocuğa ölen biri için uyudu bir daha uyanmayacak derseniz çocuk diğer yakınlarının uykuya dalmasını engellemek için elinden gelen her şeyi yapabilir Ya da çok uzaklara gideceğini düşündüğü için ciddi bir ayrılma korkusu gösterebilir.
Çoğu
zaman yaptığımız hatalardan biri de çocuğa "yaşlandığı için öldü, yaşlanınca
ölürüz" demektir. Okulöncesi dönemdeki çocukta zaman kavramının tam oturmuş
olmadığını unutmayın. Dolayısıyla yaşlılıktan, yaşlanmaktan tam olarak ne kastettiğinizi
anlamayacaktır. Bu da çocuğu korkutur. O nedenle size sürekli yaşlanıp
yaşlanmadığınızı, ne zaman öleceğinizi soracaktır.
Böyle bir anda, “bizi kaybetmekten korkuyorsun bu normal,
ama baban da ben de senin yanındayız ve uzun zaman daha senin yanında olmak
istiyoruz.” demek ve bunu aynı soruyu her sorduğunda tutarlı bir biçimde
tekrarlamak çocuğun zaman zaman su yüzüne çıkan endişelerini gidermek için
yeterli olacaktır.
Gelelim tekrar ölümü açıklama konusuna.
Çocuğa hayatını kaybeden kişinin artık hiçbir zaman yanınızda
olamayacağını , onu görüp dokunamayacağınızı ama onu sevmeye ve düşünmeye devam
edeceğinizi söyleyebilirsiniz.
Çocuk
için elbette bu açıklama yeterli olmayacak. Nereye gittiğini, nasıl olduğunu
soracak. Sorularını hiçbir zaman yanıtsız bırakmayın ama kafasını da
karıştırmayın. Ölen kişilerin güzel bir yere gittiğini ama neresi olduğunu tam
olarak sizin de bilmediğinizi ama orada mutlu olduklarını söyleyebilirsiniz.
Çocuklar sevdikleri birini kaybettiklerinde onu geri
getirmek için neler yapabileceklerini sorgular, iyi bir çocuk olursa, çok dua
ederse, oyuncaklarını verse geri gelip gelmeyeceğini sorar. Bu son derece masum
ve samimi bir merak, ona bunun mümkün olmadığını açıklamalısınız.
Bir diğer
önemli nokta da çocuğun suçluluk duyma ihtimali. Çocuklar ölümü bilmedikleri
için “keşke ölse” derler ve birini kaybettiklerinde buna sebep olduklarını
düşünebilirler. Açıkça sormasa bile çocuğa ölümde kimsenin suçu olmadığı
anlatılmalı.
Okulöncesi dönemde ve anne,baba ya da çok sevdiği bir
yakınını kaybeden çocuğa gittiği yerde bizi bekliyor bir gün buluşacağız gibi
bir açıklama yapmaktan da sakının. Unutmayın okulöncesi dönem somut dönemdir.
Çocuğun kaybettiği yakının yanına hemen gitmek gibi bir istek duymasına neden
olabilir.
Mezarlık ve defin konusunda da kişisel görüşüm okulöncesi
dönemde çocukların bu sürece asla tanık olmamaları gerektiği. Defalarca
da söylediğim gibi bu dönem somut düşünce dönemi. Çocuk defin edilen yakınının
toprağın altında kaldığını, boğulduğunu, sıkıldığını, yağmur yağdığında
ıslandığını, kışın üşüdüğünü düşünecektir.
Benzer şekilde çocuğun ölüm şekliyle ilgili ayrıntıları da bilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Özellikle de kaza, terör gibi beden bütünlüğüne zarar gelen ölümlerde, yetişkinlerin bile zor kaldırabildiği ayrıntıları bırakalım da çocuk zihinleri kurgulamasın. Bırakalım bir süre daha zihinleri bulanmasın.
-Rol model olmak..
Açıklamalar, öğütler tavsiyeler
önemlidir elbette ama aslolan çocuğun önündeki rol modellerdir. Eğer siz yeme
içmeden kesilirseniz, sürekli ağlarsanız çocuğunuzun ölümden olumsuz yönde
etkilenmesini engelleyemezsiniz. Elbette ölüm acıdır ve doğru olan bu acıyı
yaşamaktır. Ağlayacaksınız, özleyeceksiniz, güzel günleri anacaksınız.. Bunları çocuğunuzla
birlikte yaparsanız ona da ölümü kabullenmeyi ve hayata devam etmeyi öğretmiş
olacaksınız. Ama aksi durumda siz ne derseniz deyin, çocuğunuz daha derin bir
belirsizlik ve korkunun içine düşer..
Çocuğun bir yakının kaybettikten sonra davranışlarında bazı
değişikliklerin olması son derece normal. İştahsızlık, uyku bozuklukları, artan
kaygılar belli bir süre yaşanabilir. Ancak bu davranış ve duygudurum
değişikliği uzun sürüyorsa, çocuk günlük hayatına dönmek konusunda isteksiz ve
başarısızsa mutlaka bir uzmandan yardım almak gerekiyor.
Uzun lafın kısası, her şeyden korumaya çalıştığınız
çocuğunuz elbet ölümle tanışacak. Bu bazen bir travmayla bazen bir televizyon
programıyla ya da bir arkadaşın anlattıklarıyla. Çocuğunuzu ne kadar doğru ve
uygun şekilde bilgilendirirseniz çevreden gelecek tutarsız bilgilere ihtiyacı o
kadar azalır..
Psikolog Irmak GÜRCAN KERİMOĞLU
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder